Baş örtüsü hâyâ örtüsü

Ne yazık ki, bugün çoğu müslüman kızda başörtüsü; dudak büzme, boneden saç çıkartma ve yüzü taş bebek gibi badana yapmak anlamında moda!
Kur’an’da böyle bir tesettür anlayışı yok.
“Siz kimi kandırıyorsunuz” der insan bir düşünün?
Allah için namusunu koruyorsa neden Kur’an yerine modayı/ insanları örnek alıyorsunuz?
Artık üstü Mekke, altı Paris de değil!
Kendini tamamiyen şaşırmışlar…
O kadar çile sizin bu dar pantolon, mini tunik ve ayak bileğini gösterme telaşınız için çekilmedi. Sırf dudakların botokslu gibi olsun, bir ruj bitirip başına patlak renk şal takasın ve “instgramda ben de varım, modernim mantığıyla” İslâm’ı boynu bükük bırak diye terkedilmedi o okullar, ödüller. Ne mi oldu 28 Şubatta? Sırf yönetime karşı birtakım  inanç özgürlüğünüzü kabul etmeyen, laik insanlar, irtica yani geri kafalı diye ablalarımızı 1997 sürecinde İstanbul Üniversitesini kazananlar okula devam edemedi. Gözaltına alındılar. Başarı ödüllerini alamadılar. Utanç odalarında zorla “başınızı açın! Yoksa sizi barındırmayız ve okuyamazsınız” denildi. Her şeye rağmen başörtülerinden vazgeçmediler.  Sen güzel ve genç kardeşim! Güzelliğine ve en başta dini inancına bağlı isen, Kur’an’ı bir kere açıp bakmaya tiktok afâkiliğinden ve instgramda her şeyini elaleme sunmaktan zaman ayırıp okuduysan, neden badana yapar gibi makyaj yapıyorsun? Neden başörtün kafandan uçacak kadar minik? Boynun neden açık ya ayak bileklerini görünmese havan mı azalacak. Binlerce erkek instgramda amaçsız paylaştığın fotoğraflarına salyası akıp bakarken daha mı güzel hissedeceksin? Kendine saygın ve sevgin olması için  Islâm’ı bu hâle mi düşüneceksin? Bir like için kendini sunmak, İslâm’ı  yarım yaşamak bize yakışıyor mu? Dışardan başörtüsü nedir niçin takılır? ile alakan olmadığını aklı başında her insan anlıyor.  Bu bile bize utanç olarak yeter. Eğer hâlâ 28 Şubat’ta çekilen çilelere bakıp ben niye ınstagram ve tiktokta fotoğraflarımı sunuyorum? Diyebiliyorsan geç değildir. Amacım kılık kıyafetize karışmak değil! “Elhamdülillah müslümanım” dediği dinini yarım anlamış kız kardeşlerimi uyarmak. Haddime değildir. Evet. Ben sadece dinimiz gereği uyarı yapıyorum.  Gerisi sizin aklınız ve kalbinize kalmış.

BERE DEĞİL BAŞÖRTÜSÜ

“Seni gidi küçük yaramaz seni demek kitabı kurcaladın yine.Bari kaldığım sayfayı aklında tutup ayracı aynı yere en sonunda bıraksaydın ya” diyerek homurdanıp masasını temizliyordu.Çocuk aklı işte ne beklersin onunda mutlu olduğu aktivite bu ise yaptığı şeyi tebrik etmek gerek.En azından çocuk sevdiği işi yıllardır uyarmama rağmen ve zarar vermeden yapıyor diye düşündü.Aişe başörtüsünü düzeltiyordu ve paltosunu da giydi.Anlaşılan malûm mecliste işler bugün yoğundu.”Allah’a emanet ol Aişe ve dikkatli ol gözünü sevdiğim”Yorgun olmasına rağmen sıcak bir gülümsemeyle “Allah razı olsun kardeşim sen de Allah’a emanetsin.”diyerek hızlı adımlarla yola koyuldu Sakine.Yıllardır rahatlıkla ders verdikleri bodrum katında şimdi tedirgin ve hızlı adımlarla giriyordu.”oh çok şükür ya Rabbim bugünde kazasız belasız gelebilmeyi nasip ettin.”der demez hemen yerine geçip oturdu.Bugün yeşil uzunca şalı omuzlarından sarkmış göz rengini daha belirgin kılmıştı.Sırf bu yüzden bile iş yerinde kahverengi mercekli gözlüğünü takıyordu.Eski tarz hatta yaşlı teyze gözlüğünü andırıyor diyenlere aldırmıyordu.O dünya süsüne kapılıp düşüşünü izlemek istemeyenlerdendi.Kalıcı güzelliğin ancak ebediyette olduğunu idrak edeli çok olmamıştı.Ama sıkı sıkıya bağlanıyordu edindiği her altın bilgiye.İşte sohbet başlamaya en uygun andı.Kalabalık iyice çoğalmıştı.Diğer hocalarda geldiğine göre başlanılacaktı.Kur’anı Kerimler, Risale-i Nur külliyatı, ayrıntılı tefsir kaynakları masalarda yerini almıştı.Bir takım broşürler,dağıtılmak üzere tesettür hakkındaki hakikati savunun yazılar çoğaltılmıştı.Çocuklar için de ayrıca bol resimli büyük puntolu hikâyeler hediye edilmişti.Bugün yemeklerde gelmişti.Herhangi bir baskın durumunda yemeklerden bir kısım yenilmişti ki baskın da gün yapıldığını açıklayabilmek için.Bugün de güncel konularda konuşulmuştu.Çünkü başlarının ipek tacına dil uzatılmıştı.Bu da yetmezmiş gibi meclislerine ve dini bilgileri yayma çabalarına muhalefet bir kesim peyda olmuştu.Kızlar canla başla en güzel şekilde anlatmışlardı konuyu.Yarın konuyla ilgili yazılar yazıp en bilindik gazetelerin manşetlerinde boy gösterecek başlıklar seçmişlerdi.Her şeyi hazırdı fakat sabahın erken saatlerinde göze batmadan gitmeleri gerekti.Toplantıyıda sabah yapacaklardı.Sakine’nin gözüne uyku girmedi.Yatağın da dönüp durdu.Akşam haberleri onu fazlasıyla hüzünlendirmişti.Başörtü yasağı kendi çalıştığı yerde de artık yarın sabah uygulanacaktı.Yapabileceği en mantıklı şey diğer arkadaşları gibi işten vazgeçmekti.O bu sevdayı başına taç etmiş biriyken nasıl üç kuruş için başındaki taçtan olabilirdi ki?Sabah ki buluşma daha zor olacağa benziyordu.Bunları düşünmeden uyuyabilseydi keşke.Nihayet sabahın farklı rüzgarı,huzuru ve umuduyla uyanıp görevini ifa etti.Bolca dua etti Hak’tan gelen haklı davası için.Bir tepsi börek yapmış üzerini iyice örtmüştü.Yoldaki Hatice teyze olmalı.”Selamün aleyküm teyzem, sabahın hayırlara vesile olsun.”Hatice teyze:”Aleyküm selam güzel kızım inşallah hepimizin hayırlara çıkan çokça sabahlarımız olur.diyerekten bodrum katına beraberce yürüdüler.Herkes çok heycanlı duruyordu.Bazısı plastik kapta,bazısı derin bir borcamda getirmişti.Aişe de bir tencere sarma getirmişti.Hem en gerekeni hem de en hayırlı sarmalardan.Gülüşmeler başlamıştı.Aişe masadaki yerini almıştı: İnşallah bugün bu yazıları paylaşacağız.Gazetedeki ağabeylerimiz en gizli şekilde basacaklardır.Hiç birinizi gerçek kimliği yazılı değildir.Korkmadan kaleme daha sıkı sarılın.Tepkiler çoğaldıkça bilin ki başarılı oluyoruz ve kazanmaya Allah’ın izniyle yakınız demektir.Tüm kadınlar hep bir ağızdan “inşallah” dedikten sonra tenceredeki sarmaları masaya dizdiler.Böreklerde konuldu.Şimdi altındaki folyoyu kaldırıp paketlenmiş Kur’an Kerim’i ortaya çıkarma zamanı.Çocuklardan bez topları alıp gizli ince fermuarı açıp peçeteye baskılanmış minik yazıları okuyup yayma zamanıydı.Dualar gözyaşlarıyla edildi.Savaşa çıktıklarını biliyorlardı.Bunun sonucundan sadece başörtülerini kaybetmeyeceklerini biliyorlardı.Dışardan gelen ayak seslerini duyar duymaz hızlıca toparlandılar.Bir iki dakika içinde,ortada başlarındaki örtü dışında görünürde bir şey yoktu.Burası iş yeri veya resmi bir kurum değildi.Polisler eşliğinde hemcinsi olan başörtü düşmanı bir kadın vardı ki o daha çok muhalefet ediyordu.Çocuklar korkuyla anne ve ablalarına sarıldılar.Tüm kızların başı dik alnı açıktı.Küfür ve hakaretler savurarak baskınla içeri giren komiser bir kaç kadın polise kadınların üzerini aramalarını emretti.Tesettürlü kadınlar bunun doğru olmadığını biliyorlardı.Sonuçta hanelerine izinsiz girilmişti.Açıklamaları ve resmi bir belgeleri de yoktu.Sırf emniyet müdürlüğü amblemi taşımaları bile bu yetkiyi onlara meşru kılıyordu.Hiç bir şey bulamamışlardı.Görevli kadın bu nedenle iki kat sinirlenmişti.Sizin hepinizi toplayıp yakmak lazım.Eğitimsiz,cahil yaratıklar vs.şeklinde hakaretleriyle terbiyesini ortaya çıkarmaktan hiçte hayâ etmiyordu.Daha doğrusu terbiyesizliğini.Aişe ve Sakine yan yana durmuşlardı.Acıyan gözlerle kadına bakıyorlardı.Keşke muhalefet olduğu davanın açık seçik kitaplarına bir göz gezdirseydi diye düşünüyorlardı.Kadın kimseden ses çıkmayınca hakaret çıtasını boyuna kadar yükseltti.Aişe bir iki kelam edeyim de boğaz patlatmasın bu kadar diye başladı yumuşak sesiyle konuşmaya.Bu ses tonu bile onu ne kadar kaale aldığını gösteriyordu.”Bakın hanfendi biz burda yanlış bir şey yapmıyoruz.Yeriz içeriz üsûlünce,dolu dolu sohbetler ederiz”Görevli kadın:Bilmez miyim bu peçenin altında nelerin döndüğünü.Çocuk mu var karşınızda sizin? Allah bilir bu yavrucakları kimden peydahladınız?Sizin gibiler yüzünden kadınım deneye utanıyorum ben.Geldiğimiz gerici noktaya bakın ya.Hesabını bu millete karşı vereceksiniz.”diyip baş parmağını havada hâlâ sallıyordu.Ağzından püsküren ateşten olacakki yüzü kıpkırmızıydı.Ejdarha gibi iki iri burun deliği ilişmişti,korkulu yüzle bakan çocukların gözüne.Bu defa Sakine konuşmaya başladı.Emir kulları ve iri komiser apartmanın tüm katlarını aramaya çıkmıştı.Bu kadın ve yardımcı diğer hemcinsleri dizden etekleri ve kısa ceketleriyle biraz üşümüşe yada korkmuşa benziyorlardı ki titriyorlardı.Sakine:İftira atanlara karşı Allah’a sığınırız.Burda hepimize karşı büyük bir günaha girdiğinizi idrak etmenizi bekleyerek zaman kaybına uğramak istemiyorum.Malûmunuz ki bizim başımızdaki başörtüsü sizin gibi bere değil.İkisinin de saçı kapattığı görülüyor.Ama ne hikmetse bizimkinden herkes korkuyor.Gerici diyorsunuz bizlere,sırf onun rızasını kazanmak için örtündüğümüz için.Çağlara meydan okuyup bugüne gelen kaynak ve onun emri halen bu kadar kıymetli ve yaygınken bir daha düşünün derim.Geri olmak kıyafetle olunan bir şey ise eteğinizin eksik kısmına bakıp hangi çağdan geldiğinizi sorgulamanızı isteriz.Biz hiç kimsenin hür iradesine ve vicdan özgürlüğüne müdahale edip harakette ve zorlamada bulunmayız.Çünkü asıl medeniyetin ecdadımızda da birer örnek teşkil ettiğini bilmekteyiz.”dedi gayet adına yakışır şekilde.Görevli kadın:Bu lafların altın da kalmamalıydı yutkunduktan sonra cevap verdi:”Dediğiniz gibi sadece giyinişe bakılmamalı.İnsan iyi niyetli olsun en önemlisi budur” dedi.Sakine gülümseyerek: Hâşâ,Hz.Aişe,Hz.Hatice,Hz.Fatımat-û zehra,Hz.Zeynep…gibi peygamber eşleri,kızları ve nicesinin kalbî kirli miydi ki tesettürlü hanımlardı.Kıymetli olunan hep korunur, saklanır bizde de böyledir.”dediği anda görevli kadın sesini çok abartılı biçimde yükselterek:Kes sesini artık bu zırvalıklarınızı dinleyemem”dedi ve çekti gitti.Cevap veremediği için yolda mırıldanıp yanındaki kadına bağırmaya başladı.Saçları mı yoksa az önceki tartışma mı terletmişti onu bilemiyordu.Hava kışın ortasına göre çok soğuktu.Haklı demeyi kendine yediremiyordu.Bu dava yanlış olursa ne yapardı ki.Ya kendisi etkilenip örtünmeye karar verirse bu rezillik demekti.Hem rütbesi düşerdi.O hoşlandığı adam başka kızlar varken ona artık bakmaya bilirdi.Tv’lerde çok fazla popüliritesi kalmazdı artık.Bir an durdu ve arkasına döndü.”Bu iş burda bitmedi.” diye bağırdı.Sakine ona doğru yürüyüp naif sesiyle:”Bizim için de bitmedi.çünkü bu meclise ayak basma şerefine nail olmuş hanım kardeşlerimize dini hakkıyla öğretme gayretinde bulunuyoruz.Bu kapıdan çıkınca da Allah’ın izniyle nasip olunan başörtüsü ve feracesiyle yeni hayatlarına merhaba deyişlerine tanık oluyoruz.İnşallah nasip edilenlerden olursunuz”dedi gülümseyip göz kırparak.Görevli kadın:”Sinir küpüne dönmüş şekil de hadsiz seni.Bir daha asla ayak basmam ve başörtüsünü rüyamda bile takmam.”deyip daha hızlı adımlarla dışarı çıktı.Kızlar biraz gülüp Sakine’yi cesareti karşısın da tebrik etmişlerdi.Sakine bu cesaretin İbrahimce, Eyyubce, peygamber efendimiz Muhammed(s.a.v)’in sünnetiyle veYunusvarî bir teslimiyetin örneğini sergilemeye çabalamayla olduğunu her fırsatta dile getiriyordu.Yerdeki tek parça koca halı kaldırılmış altına açılan oyuktan kaynaklar çıkarılıp üzeri tekrar örtülmüştü.Bunun için çok fazla prova yapılmıştı.Aişe ve diğer yönetici ablalar teşekkür etmişlerdi.El birliğiyle çok çabuk kaynakları saklamışlardı.Evde yedek kaynakları olmayanlar tencerelerle,tepsilerle tekrar eve giderken kızlar yazıları gazeteye götürmek için oyuncak bez bebekleri ve topları topluyorlardı. Palyaço kılığına girmiş arkadaşıyla bisikletin kasasına koyup götürdüler.Yazılar en kısa sürede basılacaktı ki birileri yazıların gideceğini önceden bilip gazeteye ajan yerleştirmişti.Polisler arama yaparken depoya ses kayıt cihazı bırakmasını söyleyen görevli kadın bütün yazıları çaldırtmıştı.Çok fazla öksürüyordu.Son günlerde ara ara aniden bayılıp düşüyordu.Çok önemli konular varken griple uğraşacak zamanım yok diye düşünmüştü.Ama bugün iş yerinde bayılmıştı.Hastahaneye kaldırılmıştı apar topar.Kızlar biraz üzgündüler ama Allah’tan ümit kesilmezdi.Başörtüsüde bu güzel kaynaklarda serbest olacaktı inşallah.Gazetede ki yazıyı gören Aişe “kızlar” diye sesini yükseltti.Kızlar yanına heyecanla ve korkuyla koştular gazeteyi elinden alıp okudular.Resimde ki görevli kadındı.Sakine hemen tanımıştı başındaki bone benzeri şeye rağmen.”Evet amansız bir hastalık Rabb’im merhametiyle tecelli etsin inşallah en kısa sürede doğru yolu bulur kardeşimiz.”demişti Sakine sesi titrek boğazı düğüm.Kızlar onun için toplu dua ettikten sonra yeni bir fikir bulmak için istişare toplantısı yaptılar.Tam o sırada kapıdan küçük bir çocuk içeri koşturarak:”Bağıran abla geldi.”dedi.Herkes birbirine baktı ama kimse tam olarak anlayamadı.Kapıdan içeri giren görevli kadındı.Bu defa başı boneliydi.Bu defa pantolon giymişti.Gözleri yaş doluydu.Kimsenin yüzüne uzunca bakamıyordu.Daha bir kaç hafta önce burada sarı saçlarıyla birlikte tehditler savurmuştu.Şimdi saçları gibi yok olan hakaretleri ve tehditlerinin yerini pişmanlık sözleri almıştı.O ağlıyordu Aişe ağlıyordu.O acı çekiyordu Sakine acı çekiyordu.Onun kalbi sızlıyordu.Minik kalpler sıkışıyordu.Ağlama faslından sonra önce zorla bir şeyler yedirdiler.Aç ve yorgun olduğu belliydi.İşten atılmıştı bile hastalık teşhisi kesin konulunca.Onun ellerinden tutmuşlardı.O da elinde avucunda kalan ne varsa ortaya koymuştu.Kalan ömrünü güzel şeylere ayıracaktı.Hayvanları ve çocukları sevmekle başlayacaktı.Başörtüsünü çoktan nasip etmişti Allah.Daha güzel ve uzun bir şeyler giymişti.Uzunca bir tülbentte eklenmişti bonesine.İçini döküyordu artık saatlerce küçümsediği seccadeye.Tek tek anlamını kalbinde hissederek çekiyordu tesbihleri.Her gün kızlarla daha samimi oluyordu.Yüzü hayatında hiç olmadığı kadar gülüyordu.Çok mutluydu.İçi içine sığmıyordu.İyilik yaptıkça daha çok yardım etme isteği uyanıyordu. Bir sürü nitelikli yazı yazmaya başlamıştı bile.Hastahaneye gitmeyi bayrağıdır unutuyordu.En sonunda kızların zoruyla gittiler.Sonuçlar mükemmeldi.Stressiz bir hayat sunulmuştu ona. İslam’ın merhem olmadığı kalp olabilir miydi ki.Mutlulukları gözlerinden okunuyordu.Çünkü mûmin mûminin kardeşidir.Sevincini de zor günlerini de paylaşmak dinimizin emri gereğince yerine getirilmesi gerekilen güzel nimetlerden biridir.Bu yüzden ömrünü hep kardeşlerinin bakî mutlulukları için çalışıyorlardı.Onları zorlamadan dini sevdirerek uyarıyorlardı.Kimisi öpüp başına koyoyurdu kur’anı kerim’i okuyup anlayınca kimisi ön yargılarını kullanıp taşlıyordu.Onlar yolda yürüyorlardı ve karşılaştıklarını cennetin şifrelerine yönlendiriyorlardı.Sonuçlar da sadece Allah’tandı.