DİNSİZ DÜNYANIN KİRLİ ÇAMAŞIRLARI

İçimize dönüp küçük bir tatbikat yapalım mı?Hayır deseniz de duymayacağım için yola durmadan devam ediyorum.İçimize bakalım derken giydiklerimizden öte tabiî ki.Ondan da öte kalbimize.Düşünmek bile zor olsa gerek.Çünkü somutsal olana yani maddeye öyle bir aşkla bağlıyız ki düşman başına dedirtir.Düşmandan geldi zaten başımıza ama biz taç ettik onlardan fazla.En kötüsü de bunun bir adı var.Tarihte köklü şubeler açmış bir kelime.Çok fazla meraklandırmadan ifşa edelim “Sekülerizm”.Tanımı olmasa olur mu? Hayır olmaz.Tüm sır bu illet tanımda ve argümanlarında.Sekülerizm, en basite indirgenmiş özet haliyle:Din ve siyasetin fiiliyatta pek olmasada hukuken ayrılmasıdır.Laiklik ile benzerlik gösteriyor olabilir.Kardeş oldukları aşikâr.Tamamiyen aynı şeyler diyemeyiz.Laiklik için Sekülerizm ayrımcılığının bir türevi denilebilir.Temel amaçları;Batılı devletlerin oluşturdukları bu sözde kamusal düzen planının yayılması ve uygulanması.Bu nedenledir ki Hristiyanlık ve İslam olsun,Budizm olsun akla gelebilecek bütün dinlerin kamusal alandan uzaklaştırılması.Amaçlarına ulaşmaları için öne sürdükleri gerekçeler ise şöyledir:Sekülerizm olmadan bilimsel bilginin olamayacağı görüşü.Eh haliyle teknolojinin gelişimine engel olanda dinler oluyor.Bu dinlerin ne günahı var diyeceğim İslam dışındakiler için “günah”ın düşündüğüm anlamı aynı olmayabilir.Yazacağımı unutmadan,bu nedenle de dini otoritelerin etkisi kırılmak istenmektedir.Kutsal kitaptaki bilgiler de ontolojik iddia olarak görülüyor.İkinci gerekçe ise dini görüşlerin kişisel beğenilere dönüşmesi ve bu dozun tutturulamaması durumu.Dozajı artan farklı dini görüşler toplumda barış ve düzeni bozmaya neden olur.Son gerekçeyse: Demokrasiye hizmet ettiklerini düşünmeleridir.Tanrı olgusunun ortadan kaldırılmasıyla iktidarın serbest kalacağına inanırlar.Böylece yönetim görevi, halkı temsil edenlerce icra edilir.Özelikle Sekülerleşme yönünde ciddi yol kateden ülkeler İslam’a karşı büyük bir kin beslemektedir.Bunun nedeni İslam’ın kamusal alanda ilerleyişini durdurmak ve tanınmasının önüne geçmektir.Sadece İslam’a değil elbette.Hindistan’da Nehrucu hegemonya(baskı oluşturma)yı düşününce ve Pakistan’a karşı tavırları başarılı sonuçları olarak gösterilebilir.Eskisi gibi kilisenin Haçlı Ordularına asker toplama devri de sona erdiğine göre bize özel durum değil.Fakat İslam’a karşı spesifik baskılar dünyanın dört bir yanında artarak devam etmektedir.Öyle ki köylerimize,okullarımıza hatta evlerimizde baş köşede misafir ettik Sekülerizm’i.En acısı da bunu herkes yapıyor, doğal bir durum tarzında kendimizi kandırarak yaptık.”Çocuğum neden böyle davranıyor?”demeden önce ben nerde yanlış yaptım diye düşünmek daha isabetli bir karar olabilir.Sekülerizm öyle bir şeyki göz bebekleriniz dünyaya dönüşüyor.Bunu ister ilk anlamıyla ister çocuğunuz için düşünün.Dinsizleştirme politikası olduğunu bile bile oyuna gelmeye devam ediyoruz.Ekmekleri zaten ballı iken biz Müslümanlar olarak kaymak sürdük.Dini hayatımızdan çıkarınca ne ahlak kaldı ne kültür.Göz bebeklerimizi en güzel kreşlerde yazdık.Cebine son moda telefonu bıraktık.Cüzdanına da içi yüklü miktarda olan ince bir kart,uğraşmadan her şey elinde.Sonra da neden bencil oldu bu çocuk?Neden bu kadar vurdum duymaz ya da neden bu kadar ahlaksız?Hatayı en başlarda kendimizi düzeltmeden, çocuğu yabancı kaynaklarla şekilden şekile sokmaya çalıştıkça yaptık.Zorda kalınca piskiyatrisin eline saydıkça saydık.Oysa yakın tarihimize bir dönüp baksak sağlıklı aile yapısını örnek alıp uygulamak bedavaydı.Ne bugünkü gibi ruhsuz bir gençlik vardı ne de bu kadar boşanan çift.Bu manevi boşlukların açtığı yaralarla sadece tüketim çılgınlığına başvurduk.Onun varsa benim de olmalı ama en güzeli diye diye dünyayı verseler doymayacağımızı halen anlamadık.Ailede huzur olmadığından şikayet edip durduk.Bunu bazen maddiyata bağladık bazen eşe bazen çocuğa vs.Maddiyat olunca da mutsuz olduğumuzu gördük fakat bunu asılsız saçmalıklarla çözmeye çalıştık.Şöyle düşünelim birazcık.Piskolijik olarak çöküntüye uğradığımız zaman biyolojik olarak vücutta etkisini gösterdi mı?Evet.Bu bilimsel olarak kanıtlandı mı?Çoktan evet.Bugün teknolojinin geldiği seviyeyi düşünürsek ölen bir bebeği ele alalım.Vücut olarak sapa sağlam görünüyor.Peki bunu canlı tutan sadece kalbin kan pompalaması veya diğer sistemler mı?Ruhların varlığına inanıp görünmeyenlere inanmamak büyük tutarsızlık olur.Ruhun varlığına inanmayanlar için DNA’larıyla oynadıkları insanların ölümü gerçeğide bir zaman sonra ölecektir.Yani madde olarak var olan beden tekrar canlanabilir anlamına gelir ki hâşâ bu saçmalığın efendisi olur.Bedenini kullanarak veya klonlayarak vs.yeni teknolojiyle ancak benzeri mümkün olabilir.Tüm bunlar gösteriyor ki insanlar ruhanî bir varlık olarakta beslenmek zorundadır.Bu gıdalar ancak din ile verilebilir.Bugün Avrupa’da ve dünya genelinde intihar,cinayet vb.vakaların istatistikleri net bir şekilde sekülerizmin başarılı olduğunu kanıtlar.Sadece bununla da sınırlı değil.Dinin bir görevi de genel anlamda toplumlarda barışı, güvenliği…sağlamaksa dinin bu kadar arka plana itildiği bu çağda her konuda çatışma halinde olunmasıda doğal bir sonuçtur.İnsanlar dinlerini araştırmadan “ben şucuyum,ben bucuyum”diyebiliyorlar.Altını doldurmadan cevap vermeleri farkında olmadan dünyaya kapıldıklarını gösterir.Modernleşme kavramı denilip insanlara sevimli gösterildi.Tanrılar olmasın istiyorlar, anlıyoruz fakat tanrı tanımlaması içinde Allah’ın olmadığını unutuyorlar.İslam’a karşı dini terör gözüyle baklamaları belki de bu algı operasyonlarını yutmayışımızdandır.Nasıl ki verniklenmiş tahtada tebeşir yazmaz ise okuyup araştıran beyinlere de algı operasyonları sökmez.Bu kadar yazdıktan sonra cinsiyetsizleştirme politikasına değinmezsek olmaz.Düşünsenize kızınız veya oğlunuz el ele kendi cinsinden biriyle karşınızda.Eş cinsiyle bir gelecek düşünüyor ve bu durumda siz anayasal kurallarla karşı karşıyasınızdır.Nasıl ki reşit olduktan sonra istediği kişiyle hayatını idame ettirme hakkına sahipse cinsiyeti seçmekte o özgürlükle olacaktır.Empoze etmeye çalıştıkları bu düşünceler Batı’nın kafanıza geçirmeye çalıştıkları kirli çamaşırlardır.Değindiğimiz gibi İstanbul(Avrupa)Sözleşmesi adım adım bunu gerçekleştirmek için planlanmış batı bombasıdır.Aile ölçüsünün Türk kültüründeki yerini yıkmaya çalışmaktadırlar.Anne çalışsın tabii ki bu en doğal hakkı.Annelik görevini aksatacak kadar mesai saati varsa kimse kusura bakmasın.Çiçeklenmiş,böceklenmiş sözleşme ve kurallar fahiş bir hileden başka bir şey değildir.Onun var benim yok demeye devam edip ailemizi veya teker teker bireyleri karşılaştırırsak hep mutsuz oluruz.Mutluluk sadece materyallerle kazanılmaz.Manevi doyumu, gerçekten inanıp Kuran’ı Kerim’i okuyamasak dahi sayfalarını çevirdikçe bile alabiliriz.Yoksa da kişisel tercihinizdir.Dünyada ki her şeye sahip olduğumuz zaman bile olsa İslam dini olmadıkça hiç bir şeyimiz yokmuş gibi hissetmeye devam edeceğiz…

DİNSİZ DÜNYANIN KİRLİ ÇAMAŞIRLARI

Yorum bırakın