ÇEVİR YÜZÜNÜ SEMAYA DOĞRU

Kelin ilacı olsa başına sürerdi, bulunduğumuz süreci anlatan muazzam bir atasözüdür.Bunu 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılan ve 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi) için özelikle vurgulamak isterim.Bu sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olarak gelenek-görenek,örf-âdet ile dinimiz vs.konuları ne kadar benimsediğimizi ve koruduğumuzu ne yazık ki göstermiş olduk.Çünkü Avrupa Konseyi Sözleşmesi’yle (İstanbul Sözleşmesi)deyimi yerinde kullanarak izah ediyorum ki kendi topuğumuza sıktık.Sözde kadını ve aileyi koruma maskesi altında yabancı kültürlerden alınan bu sözleşme kadına adeta “haksız yere ve özgürce başvurabileceği seç beğen suç paketi”sunmaktadır.Cinsel istismar adı altında taciz olsun olmasın ve tecavüz kardeş gösteriliyor.Kişi masum olduğunu ispatlayamaz çünkü Anayasa Mahkemesi belge,delil vs.kab etmemekte nedeni ise kadının beyanının esas olması.Karşı cinsin yanlışlıkla yoldan geçerken çarpması durumu ile tecavüz halinde benzer şekilde 15-20 yıllık cezalar veriliyor.Aylarca çocuklardan ve eşten uzak tutuluyor.Gelecek nesillerde babasız çocukların narsist kişilik bozukluğu olan,evlilik fobisi olan ve kötü alışkanlıklara bağımlı bireyler olmalarının arkasında dilsiz şeytanlar(susanlar) var.Kadın erkek eşitliğini dile getirdiniğiniz maddelerde mağdur kadınlara özel ayrıcalık tanıyan bu sözleşmenin bir benzeri neden mağdur erkekler için söz konusu bile değil.Olayların aslını belge ve delil kabul etmeyerek suçlu duruma düşürülen “insanların” 6284 sayılı kanunun(md.1 2/c) insan onuru konusuyla örtüşen bir yönü var mıdır?Sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten bu yana sürekli artış odaklı boşanmalar,cinayetler vs.konusunda diplomalarını güvenenler topluluğundan bazı sesler İstanbul Sözleşmesi’nin daha da etkin kılınmasını istiyor.Aksi durumda bu kötü gidişatın daha da bozulacağına vurgu yapıyorlar.6284’te kanun hükmündedir şeklinde önemine değinildiği halde sayılar bu kadar bağırırken daha da etkin kılınması durumunda neler olacağını tahmin edebilmek hiçte zor değil.Prestij sahibi ve itibarlı bir kurum olaan KADEM(Kadın ve Demokrasi)yararlı bazı faaliyetleri dışında İstanbul Sözleşmesi’ni anlama ve yorumlama konusunda kararsızlık yaşıyor olacakki yıllardır ısrarla bu yanlışından dönmek istemiyor.Diplamalarıyla övünenler;unvanların en güzeli Hz.peygamberimizin(s.a.v) İstanbul’u fetihle müjdelediği dedemiz Fatih’in torunuyuz sözüdür.Bugün toplumun en küçük ve en önemli yapı taşı olan aileyi dağıtan,cinsiyesiz/kimliksiz (LGBT) oluşumları destekleyen zihniyetlerin oyuncağı olup sözleşmeyi imzaladığınız aziz şehir İstanbul hiç ama hiçte kolay alınmadı.Bugün kendi elimizle er meydanında yapamadıklarını birde imzayla taçlandırıyoruz…Her ne kadar okur-yazarlık düzeyi düşük olan bir ülke olsakta açık seçip bu zarların hileli olduğunu idrak edemeyecek kadar vahim bir durumda değiliz.Bu yüzden Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi(ETCEP) adı altında icrada bulunduğunuz eğitimler kanaatimce “genç beyinleri yönelik bir algı operasyonundan” öteye gidemeyecektir.6284 sayılı kanun çerçevelenmiş Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin çiviyle duvara sabitlenmiş hâlidir.En kestirme yoldan bu yanlıştan dönülmesi veya bu yanlışın düzeltilmesinden yanayım…

Yorum bırakın