TEK DİŞLİ CANAVARLAR

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde insanlar cellat iken develer ceset iken ben olanları TV’den ağlayarak izler iken bir Avustralya hükümeti varmış.Sonu her ne kadar vahşice olsa da bunun bir masal olmasını çok isterdim.Sadece son günlerde Avustralya’nın yerli halkı Aborjinlerin kendince haklı sebeplerle develerin ve yabani atların öldürülmesi için şikâyette bulunmaları için değil tüm dünya hayvanları için kalemleri konuşturuyoruz.Beş gün içerisinde,koalalar ve kangurular için ağlayan milyonlarca insanın gözü önünde, gözü dönmüşler tarafından 650 bin deve çeşitli şekillerde onursuzca katledildi ve ediliyor.Üstelik neredeyse tüm ülkelerin STK(Sivil Toplum Kuruluşu)’ları bunu full hd izledi.Koalalar,kangurular için bağışlar toplayanlar,develerin cesetleriyle pişkin pişkin gülüp hatıra fotoğrafı da çekmeyi ihmal etmeyenlerin yevmiyelerini kendi elleriyle vermişlerdi.Çinde her yıl festivaller için yüzbinlerce kedi ve köpek katledilirken üstüne birde bu leşler müslümanların boyunlarına işkence gerdanı olarak kullanıldığı halde yerel yönetimler konu hakkında topu kornere atıyorlar.Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni ve Hayvan Refahı Evrensel Bildirgesi’ni dünyaya tanıtan WSPA/WPA(World Animal Protection) onun dışında PETA,IFAW,WWF,HAYTAP ve açılımı Merhametli İnsanlar Topluluğu (HSI)… olan sivil toplum örgütleri başını hangi kuma sokup konunun gündemden düşmesini bekliyorlardı.Dişleri için katledilen fil mi,yoksa derisinden halen kıyafetler dikilen leoparlar mı koruma altında.Yoksa tek suçları koalalar kadar tatlı olmadıkları ve nüfusları insanî yollarla kontrol altına alınmadıkları için mi hayatları kolayca harcanabiliyor develerin, üstelik en az bir insan kadar dünya da yaşama hakları olmasına rağmen.Tek suçları su içmek istemeleriydi çölde ve yangınların cehennem sıcağıyla boğuşurken.İHH(İnsan Hak ve Hürriyetleri) konu hakkında susma ve görmeme hakkını sonuna kadar kullanan dünyaya karşı develerin etlerinin tıpkı kurban bayramlarında ki gibi kesilip konserve halinde muhtaç sahibi ülkelere bağışta bulunulmasını teklif etti.Ama bilin bakalım sorunun cevaplanması için önce ne olması gerekiyor?Tabiî ki kulaklarındaki tıkacakları çıkarıp saçma bahanelerden yönetimin arınması gerekiyor.Bundan yaklaşık altmış yıl öncesine (1870-1960)kadar bile medeniyetten,ilk olarak insan ve hayvan haklarından bahseden Avrupa ülkeleri: Human Zoos(İnsan Hayvanat Bahçeleri) kurup Afrikalıları,Aborjinleri vb. insanları siyahi,barbar vs.olmaları gibi ırkçıvarî propagandalarıyla ve vahşice uygulamalarla sergilediler.Bu tür Belhum adal kategorisindeki insanların, mazlumlara karşı tutumunu; gömdükleri karanlıklara rağmen öğrendiğimiz andan itibaren dilsiz kullara(hayvanlara) yapılanları görünce dilsiz şeytan tavrlarına hiçte şaşırmıyoruz.Charles Darwin’in teorilerinin yıllar önce çürütülmesine rağmen ısrarla Natural Selection(Evrim Teorisi-Doğal Seçilim)’u empoze etmeye çalıştılar.Maden insan kökeni itibariyle hayvanlara dayandırılıyor neden bugün hayvanların hayatı insandan aşağı tutuluyor?Neden bir çok insan ve hayvana karşı onursuz bir yaşam tarzı sunuluyor?Hayvanlar ve Eşref-i Mahlukat dışında kalanlara hayvan diyerek oysa ki hayvanlara ne kadar büyük haksızlık ve edepsizlik yapmışız.Güzel ülkemin de 5074 ve 5199 sayılı kanunlarını düşününce dünyaya göre belki bir tık ilerdeyiz diye düşünüyordum ama hayvanlara karşı suç ve diğer olumsuz durumlarda en yüksek ceza ölçütünün maddi para cezası olduğunu öğrenince fikrimden vazgeçmem anlık oldu.Cebi şişik olan hayvana istediği şekilde eziyet edebilir anlamına gelen ve hayvanların yaşama hakkının bazılarının elinin kiri sayılabilecek banknotlara karşılık gelmesi UNESCO’nun yayınlamış olduğu (15 Ekim 1978)Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’yle çelişkilerin en büyügünü modellemektedir.Hayvanlara bu zulümleri reva görenler unutmamalı ki birer birer halkalarını çözdükleri bu ekosistem zincirinin en sonunda yalnız ve zararlı çıkacak yine kendilerinden başkası olmayacaktır…

Yorum bırakın